Başkaca bir alternatif yoktur!
Şehadete koş; nasıl olsa ölüneceğine göre kurtuluş için başka bir fırsat yoktur!
Dolayısıyla kurtuluş ancak bakilikle mümkün olacağından fani olan hiçbir kıymet ebedilik kazandıramaz.
Gerek ülke, gerek devlet, gerek millet, gerek vatan, gerekse gelecek nesiller ile ilgili çaba ve mücadeleler fani olan nefsi iyiler olsalar da, bakilik adına aldatıcı kötülerdir. Çünkü ebediyeti elinde tutan güç, güçlerin en mutlak olmasından kendinden başkası uğruna yapılan çalışmayı asla sindirmez ve zatına ortak koşma kabul eder.
Öyleyse ölmekten ya da öldürülmekten kaçıp kurtulabilme imkânının olmadığı bilindiği halde şehadete değil de ecele koşmak ancak hezeyandır. Bu sebeple her şeyin aşikârca kanıtlandığı dünyada şehadetle birlikte kazanılacak ebedi diriliğe kavuşmak istememek akılla değil imanla orantılıdır.
Yoksa sonu belli olan yaşamı fani bir şey için harcamak övgüyü değil yermeyi gerekli kılsa da, beşer öyle yüceltilip mutlak hale getirilmektedir ki, ölüm ardından ya bırakıları eser ya fedakârlık ya da kahramanlık iltifatlarıyla tabulaştırılabilmektedirler.
Hikmetin başı, diğer bir ifadeyle insanlığın ölçüsü yaratıcı ALLAH olması gerekirken yaratık nefsin olmasıyla hak ve adalet biçilmiş; batıla karşı şehadete koşması gereken Müslümanlar öyle bozulmuşlar ki, fiyat etiketli korkunç mahlûklara dönüşmüşlerdir. Çünkü içinde bulundukları batıl çark kendilerini öğüterek, güya inandıkları Hakkı gölgede bırakmıştır.
Aksi halde ALLAH’ın hükümlerine kayıtsız-şartsız bağlı bir Müslüman’ın batıl güçlere yenik düşebilmesi mümkün değildir. Çünkü ALLAH izin vermez!
Ancak kimlikleri Müslüman olan yığınların batılın güdümüne mahkûm edilmiş olmaları her ne kadar Müslümanların tevhit itikadı aleyhine bir algı oluştursa da, Müslümanlıkla şereflenmemelerinden böylesi bir zillete duçar kaldıkları hem geçmiş olaylar hem de Kur’an ile sabittir.
Batıla yani kötülüğe karşı savaşmayıp şehaddetten kaçan; sürünmeye, alçalmışlığa, tutsaklığa, sömürüye, tecavüze, istilaya, diz çökmeye, asimilasyona, şiddete, baskıya, sapıklığa, mürtetliğe, canavarlığa ve açlık gibi hakirliğe layıktır.
Ekonomi her şeyi yapar diyen bir millet şerefsizliği göze almak suretiyle batılı makul görmüş olmasından hak ve adalete karşı vurulan zincirleri kırabilmesi mümkün değildir. Çünkü onun tek kaygısı para yani ticarettir!
Nasıl ki yenilenn namütenahi ve pahalı yemeklerin bir müddet sonra dışarı atılarak bir pislik haline dönüşmesi ya da nadide yapılar, eserler ve eşsiz güzellikteki ormanların bir kibrit çöpü ile yanarak yok olabilmesi yahut gıpta edilen muhteşem şehirlerin savaş, deprem veya sellerle tarumar edilebilmesi dünya ile ahiretin yani fanilikle bakiliğin farkını ortaya koymaktadır.
Oysa fani yani aldatma ve eğlenceden ibaret dünya hayatının kendisini kandırmış olması ahireti yok saydırırcasına öyle basite indirgetmiş ki, güvenmediği ALLAH’ı, batılın müsaade ettiği ibadetleri yapmak ve dualarla ayartılabileceği kanısının doğmasına sebep olmuştur.
Haydi, özgürlük, bağımsızlık ve refah bir hayat adına verilen mücadeleyi haklı görelim. Ancak ecelden öteye sürmeyeceği ölümle aleniyken, ölümden sonrası için elde ne var?
ALLAH var diyorsan; diriyken ALLAH yok muydu ki, O’nun için şehadete koşmaktan ise ölümü bekledin? Neden hilkatteki eşine güvenerek ALLAH düşmanlarını dost edindin; neden dünya menfaatini ahiret hayatından üstün tuttun; neden hümanist odaklı bir birlik ve beraberlik uğruna ayetleri çağa aykırı bularak beğenmemek suretiyle siyasetten ve devlet yönetiminden dışlayıp yüz çevirdin?
Oysa ALLAH, yarattığı geleceği bilmiyor muydu ki, nefsin düzen kuruculuğuna yani kanun yapıcılığına itibar ettin?
Ahirete inandıklarını iddia edenlerin yalancılıkları, nefsi güdümlü yüzeysel gerekçelerle şehaddetten kaçmış olmalarıyla kanıtlıdır.
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.” Al-i İmran 169-170
“O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” Nisa 74
“Allah’a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” Saff 11
“Allah, gaybı da şehadeti de bilendir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir. “ Müminun 92
“Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü (ahireti) ihmal ediyorlar.” İnsan 27