Posts Tagged ‘ gülenistlerin tamamı cezalandırılmalıdır ’

Gülen ve perestleri mutlaka gömülmelidirler!

Şeytan ve dostlarıyla ittifak kurarak vahye savaş açan yüzyılın münafığı Gülen’i dost ya da düşman edinenlerin nefsi bakışları öyle tahribata neden oldu ki, kıvılcımken söndürülmemesinin ceremesini sadece Türkiye değil iğfal edilen Müslümanlarda ödemeye mecbur kalmıştır.

Ezeli düşmanların dost, dostların ise düşman olduğu çıkarsı bir düşünce düzeyi hayır değil şer akıtır!

Allah için değil çıkar adına kurulan birlikteliklerin hüsranla sonuçlanacağı gerek ayetlerle gerekse tecrübelerle sabitken; nefislerinin ardına düşenlerin anlık nemalanma uğruna istikballerini umursamamaları nice Gülen’leri İslam âleminin ve toplumların başına bela kılmıştır.

Gülen’in, siyonizm’e amade bir emir kölesi olduğu gerçeği dini, milli ve hizmetsi maskeyle örtülemeyecek kadar aleni olduğundan, hiçbir gerekçe gizli amacını aklayamaz!

Başbakan Erdoğan’ın ihaneti meslek edinmiş Gülen ve güruhuna karşı “paralel yapı” yaftasıyla sürdürdüğü operasyonlar tamamen nefsi ve iktidarsı bir mücadele olup, İslami bir amaç taşımamasından Allah nezdinde bir değeri yoktur. Şayet Erdoğan, İslami bir hassasiyet gütmüş olsaydı, iktidara gelmesiyle düne kadar istediklerini vermez; böylece ne Gülen otoriteyi tehdit eder duruma gelir, ne gülenizm kök salabilir, ne Müslümanların iğfalleri söz konusu olur, ne uluslararası zeminlerde aleyhte kampanyalar sürdürmeye güç ve fırsat bulabilir, ne de hak ve tek din olan İslam batıla peşkeş çekilebilirdi!

Dolayısıyla Gülen haçlı-siyonist Çetesini güçlendirerek iktidar sahibi yapan Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Partidir. Her ne kadar ittifakın dağılmasına sebep olarak “dershanelerin kapatılma süreci” gösterilse de, arka planda nelerin olduğu ve ne pazarlıkların yapıldığını Allah bilmektedir. Şükürler olsun ki Allah, aralarına nifak sokarak telafisi imkânsız sonuçları yaşamaktan müminleri kurtarmıştır.

Başbakan Erdoğan, Gülen çetesinin tavanındakilere yani yönetim kadrosuna vurgu yaparak tabanı masum addeden ifadeleri, özü kavrayamadığını ortaya koymaktadır. Neden? Çünkü özde İslami bir telaş taşımaması ve Allah’ın uyarılarına kulak vermemesinden! Gülenizme gönül vererek küfrü imana tercih etmiş bir insanı safiyane ve samimi Müslüman bulmak, oy kayırma maksatlı apaçık bir manipülasyon değil de nedir? Taban olmasa tavan olamayacağına göre; tövbe edip imana gelmekte direnen her gülenperest haindir; vahye savaş açmanın karşılığını ayetlerde belirlendiği gibi ödemelidirler.

“Allah ve Resulüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır.” Maide 33

Erdoğan, seküler siyaset çarkında yontulmasından ötürü sadece yaratıcı Allah’a mahsus “ulûhiyet” hakkının peygamberlerle ilgili olduğunu söylemesi, dinden nasıl kopuk olduğunu kanıtlamaktadır. İslam’ı siyasetten ayıran seküler yani laik rejim gereği Kur’an’a karşı açılmış bayrağı sürdüren Erdoğan, seçimlerde nemalandığı dini kavramlarda bocalaması normaldir. Ulûhiyet yalnız ve yalnız Allah’ın hakkıdır. Çünkü ibadete pay, kâinatı yaratmakta ve yaratılmışı yetenek ve kabiliyetine göre terbiye ve idare etmekte tam ve mutlak bir istiklalle olur. Bu istiklal de bütün kemal sıfatlarına sahip bulunmakla olur. Bunlar ise, eşsiz ve ortaksız olarak yalnız Allah’a mahsustur. O halde ulûhiyet de yalnız Allah’ın hakkıdır.

Gülenistlerin, Gülen için; “O, ne derse doğru?” itikatları, tıpkı diğer dini ve siyasi liderlere duyulan lahutilikten farksızdır. Erdoğan, her ne kadar gülenistleri, “Öyle şey olabilir mi ya?” diye eleştirse de, Ak Partililer de kendisine aynı inançla biad etmişlerdir. Kendisine hediye ettiğim bir hatanın Ak Partililerce nasıl düşmansı bir tavırla karşılandığını göz önüne alırsak; gülenistlerden farksız bir şirk içindedirler. Onlarda nasıl parti disiplini içinde kayıtsız-şartsız bir teslimiyet ve itaat var ise, cemaatlerde de “cemaat disiplini” içinde tapınış vardır. Öyleyse aralarındaki fark nedir? Ancak sıra dine gelince, din disiplinini tanımaz ve kendilerini Allah ve Resulünün yerine koyarlar.

Erdoğan,”Pensilvanya’daki zatın ulûhiyetle ne alakası var? Pensilvanya’daki zatın söyledikleri içinde doğru da olur yanlış da olur. Kalkıp da ‘O, dediyse doğrudur’ derseniz, kusura bakma, hapı yutarsınız. Böyle bir şey yok ve burada bir tehlike var. Gönül verenler içerisinde, tabandan çok samimi olan, saf insanlar var” haklı tepkisine karşılık; peki, Erdoğan’ın ulûhiyetle bir alakası var mıdır; neden Ak Partililer, “Erdoğan ne dediyse doğrudur” anlayışı içindedirler; o zaman gerek Erdoğan gerekse Ak Partililer hapı yutanlar zümresine ilhak olmamışlar mıdır; Ak Partide de tehlike yok mudur; bir kez olsun Ak Partiye gönül verenlere, “ben bir kulum, başarıların tamamı Allah’a aittir, ben yapmadım Allah yaptı, beni övmeyin, Rabbimin dileğinden başkasını dileyebilecek bir gücüm yoktur” gibi ikazlarda bulunarak, koşulan şirklerin önüne geçti mi? Allah aşkına; hangi cemaat ve siyasi lider ve mensupları diğerlerinden farklıdır?

Allah, Resulünü dahi uyararak müminlerin kendisine ortak koşmalarının önüne geçebilmek için Fussilet Süresi 6. Ayetini indirmedi mi?

“De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın bir tek İlah olduğu vahy olunuyor. Artık O’na yönelin, O’ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!” Fussilet 6

Hz. Ömer (r.a), halka hitap ettiği bir gün; eğer yanlış işler yaparsa, kendisine nasıl davranacaklarını sormuştu. Topluluktan biri hemen ayağa kalkarak, “Ya Ömer, seni kılıcımızla doğrulturuz” demişti. Bunun üzerine Hz. Ömer, adamın cesaretini sınamak için, “Benim hakkımda böyle konuşmaya nasıl cüret ediyorsun?” diye sordu ve o adamda gözünü kırpmadan, “Evet, bu sözleri senin hakkında söylüyorum” demesine pek sevinmişti. Rabbine dönerek, “Allah’a şükürler olsun ki, yanlış yola sapacak olursam, müminlerin içinde beni kılıcıyla doğrultacak kimseler var” duasında bulunmuştu.

“Benim için insanların en sevimlisi, bana hatalarımı hediye edendir.” Hz. Ömer (r.a)

Böylece nefisleri galebe çalarak benlikleri tanrılaşıp böbürlenenler de Allah sevgisi, korkusu, teslimiyeti ve kulluğu olabilir mi? Eğer insanlığın ölçüsünü Allah’a ve O’nun kanunlarına olan bağlılıkta bulmaya tenezzül etmeyen ve İslam’ı yaşamının her zerresinde kendine düstur edinmeyen; insan, dürüst, ahlaklı ve adil olabilir mi?

“Rabbinizden size indirilene (Kur’an’a) uyun. O’nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” Araf 3